SİGARADAN SONRASI
Hayatının kezzap döküp yakmak istediğin parçasının , seni sen yapan en temel parçası olduğunu o zamanlara ait bir kaç kare arayıp ta bulamadığın o an hissettiğin en yakıcı özlemde anlıyorsun.
Sen ve sana dair bir kaç kare ve de o zamanlara dair bir zamanlar unutmak için kafanı duvarlara vurduğun ama şimdi dünyanın bütün hafıza egzersizleriyle bile asla hatırlayamadığın o isimleri o karakterleri....
Reankarnasyoncular ben bunlara ; "bir dahacılar" diyeceğim. Herkesin bize bir şey öğretmek için hayatımıza girdiği öğrenirsen siktirolup gittiği öğrenmezsen de daha berbat versiyonlarıyla tekrar hayatına girdiğine inanıyor.
O gün ne olmuştu? Sahne at sırtında bir heybe bok ile başlıyor. Evet herkesin toplanıp bana gerçek ben olmayı öğreteceği bu sahnede ilk kare engebeli bir arazide bir at ve heybesinde de nerdeyse 100 kilo bok ...
Afişe bak , uyuz bir at ve heybesinden 100 kilo bok. Bu sahne buradaki yıllarımın bir ipucu olacak gibiydi. Şimdiden burnuma kötü kokular geliyordu. Ve ben bu atı koklamak için İstanbul Kadıköyü bırakmıştım.
Perdeler tek tek açılıyordu. Çok korkunç! İnsanlar kostüm giymiyordu, İnsanlar maske takmıyordu ve de insanlar en ufak bir makyaj yapmıyordu. Tüm ve en korkunç halleriyle ve de bütün karanlık yanlarıyla karşımdaydılar . Ben ise boğazın serin sularından getirdiğim aydınlığı , çantama doldurduğum mavi ışıltıları , Kadiköyde edindiğim bohem hayatımı burada idareli kullanmak ve bu karanlıkla bu elimdekilerle savaşmak zorundaydım.
Ne mi oldu ? Rüzgar başladı... Nalet ... sürekli esiyordu... O kadar sürekliydi ki bu kelimeyi TDK ya süreklilik kelimesini bizzat kendisi kazandırmış gibiydi.
1. gün esti
2.gün esti
3.gün esti...
.....
19.gün......
Her şey uçup gitmişti. Çantamda getirdiğim her şey. Sonra....
Ben ilk defa rüzgarın kar taşıdığını gördüm.
Benim bütün iyi şeylerimi uçurup arkasında kalan boşluğu hiç te romantik olmayan bir kar yığını ile doldurmaya çalışıyordu. Beyaz , soğuk ve de göklerden gelmeyen , dağ başında beklemiş birinin her şeyinden sonra arta kalan büyük boşluğu doldurmak isteyen nemrut kar yığınları....
Sıcak kalmak için çok çabaladım. Her şeyi yaktım; Bildiğim , bilmediğim ,aşina olduğum, ezberlediğim, umut ettiğim, delicesine özlediğim, ihtiyaç duyduğum , ağladığım , güldüğüm , nefret ettiğim, güvendiğim, öyle olduğunu zannettiğim, öyle olduğunu zannettiğim ama aslını fark ettiğim şeylerin asıllarını bile yaktım.....
Ama yine de dondum , durdum, Nemrut ' u dinledim. Belki de bana öğretilecek hiç bir şey yoktu belki de bildiklerimi unutmam yani dondurmam gerekiyordu.
Ben orda olduğum şeyi dondurdum...
Ben dondum ve perde kapandı...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil